Yazar : Hamdi Baş
Yayınlanma Tarihi : 15.11.2025
İlan, Blog Yazısı, Reklam Yayınlamak İçin İletişim Sayfasından Bize Ulaşabilirsiniz
Yazar : Hamdi Baş
Yayınlanma Tarihi : 15.11.2025
Bazı yapılar vardır, sadece taş ve ahşaptan ibaret değildirler. Onlar, zamanın akışına direnmiş, acılara, sevinçlere ve büyük felaketlere şahitlik etmiş birer hafıza kutusudur. Sinop'un sakin şehri (Cittaslow) Gerze'de, modern yapıların arasında bir anıt gibi yükselen Yakup Ağa Konağı da işte böyle bir yapıdır.
Bu yazıda, sizi sadece bir binayı gezmeye değil, 19. yüzyılın Kafkasyasından başlayıp günümüze uzanan, küllerinden doğan bir tarihin içinde yolculuğa davet ediyorum.
Hikayemiz Gerze'de değil, Karadeniz'in karşı kıyısında, hüzünlü bir ayrılıkla başlar. 1864 Büyük Çerkes Sürgünü, binlerce aileyi yerinden ederken, Hacı Zekeriya Efendi ve ailesini de Kafkasya'nın Tuapse limanından koparıp Osmanlı topraklarına savurmuştu.
Dalgalarla boğuşan gemiler Sinop kıyılarına yanaştığında, Zekeriya Efendi'nin heybesinde sadece eşyaları değil, yeniden başlama umudu da vardı. Aile önce Acısu köyüne yerleşti. Hacı Zekeriya Efendi, çalışkanlığı ve ticari zekasıyla kısa sürede ormancılık ve kereste ticaretinde söz sahibi oldu. Ancak ailenin asıl hedefi, kasaba merkezine, yani Gerze'ye inmekti.
Zamanla işleri devralan oğul Yakup Ağa, ailenin itibarını simgeleyecek, gelecek nesillere miras kalacak bir konak hayal ediyordu. 1911 yılına gelindiğinde, Gerze sokaklarında hummalı bir çalışma başladı.
Bu sıradan bir inşaat değildi. Yakup Ağa, Karadeniz'in hırçın doğasına dayanacak ama zarafetten de ödün vermeyecek bir yapı istiyordu.
Malzemelerin Yolculuğu: Konağın iskeletini oluşturacak dayanıklı keresteler, gemilerle Romanya'dan getirildi.
Usta Ellerin Dokunuşu: Taş işçiliği ve ahşap detaylar için sıradan ustalarla yetinilmedi; Rusya'dan özel zanaatkarlar ve ressamlar davet edildi.
Konak tamamlandığında, Bağdadi mimari tekniğiyle (ahşap karkas arası tuğla dolgu) örülmüş duvarları, giyotin pencereleri ve çatısındaki cihannüması ile Gerze'nin en görkemli yapısı olarak parlıyordu. İçerideki odaların tavanlarına ve duvarlarına işlenen kök boyası çiçek motifleri, o dönemin estetik anlayışının en zarif örnekleriydi.
Konağın kaderi, 1956 yılının o soğuk Şubat gününde sonsuza dek değişecekti. Şiddetli bir lodos fırtınası Gerze'yi esir almıştı. Bir evde başlayan küçük bir kıvılcım, rüzgarın etkisiyle saniyeler içinde bir cehenneme dönüştü.
"Büyük Gerze Yangını" olarak tarihe geçen o felakette, yaklaşık yüzlerce ev ve dükkan saatler içinde küle döndü. Alevler ahşap evleri birer kibrit çöpü gibi yutarken, gözler Yakup Ağa Konağı'ndaydı.
Konağın yangından kurtarılması için, dönemin Gerze itfaiyesi büyük bir çaba sarf etti. İtfaiye ekipleri, konağın yakınında bulunan Gürleyik Deresi'nden su çekerek alevlere müdahale etti ve binanın yanmasını engelledi.
Yangından sonra modern bir şehir planıyla yeniden inşa edilen Gerze'de, Yakup Ağa Konağı geçmişin tek temsilcisi olarak kaldı. Yıllarca konut olarak kullanılan ve yorulan yapı, 2000'li yılların başında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından kamulaştırıldı.
Titiz bir restorasyon sürecinin ardından 2008 yılında kapılarını tekrar açtı. Bugün konak, sadece bir bina değil, yaşayan bir müze.
Gerze'ye yolunuz düşerse, Yakup Ağa Konağı'na sadece "güzel, eski bir ev" gözüyle bakmayın. Ahşap merdivenlerine her bastığınızda gıcırdayan o sesin, 1864 sürgününü, 1911'in umutlarını ve 1956 yangınının dehşetini fısıldadığını duyun.
Bu konak, bir ailenin değil, bir ilçenin hafızasıdır. Yandığı sanılan ama küllerinden inatla ve umutla doğan bir tarihin somut kanıtıdır.
Kaynakça
Gerze Kaymakamlığı Arşivleri
Sinop İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Envanteri